Herkese iyi haftalar, yeni bir haftaya girdik. Hepimiz koşturmacaya başlayacağınız bu pazartesi sabahında; şuan işyerinde kahve yudumlarken, okuduğunuz bu yazının, sizlere daha verimli bir hafta getirmesini temenni ediyorum.
Bu haftaki konumuz. : iş hayatı… Bir çoğumuzun kabusu; bir çoğumuzun aynı zamanda hobisi, bir çoğumuzun zorunluluğu olan bu hayat, acaba bizim için ne anlama geliyor? Önce her zamanki gibi bu kelimenin anlamında bakalım. Ara, ara, ara böyle bir kelimenin anlamını bulamadım. Acaba neden? Çünkü böyle bir kelime yok ki anlamı olsun. Bize bunu yutturdular. Bunun yanında bonus olarak sosyal hayatı, aile hayatı ve özel hayat diye kelimeler verdiler.
Hayat bir tanedir ve anlamı olan kelime budur. Bunun çeşitleri yoktur. Hayat kelimesinin eş anlamlısı “Yaşam” dır Anlamı : Canlı, sağ olma durumu diye tanımlanmıştır. Çok net bir tanım olmuş. Yorum yapılacak eklenecek çıkarılacak bir durum yok. Acaba Niye? Kimler? Bu tanıma ekler ekleyerek bölmeye çalışmışlar. Bu soruların ortak cevabı “GÜDÜLEME” dir. Birileri biz insanları, belirli amaçlar uğruna güdülemek için bu tanımları çıkarmışlar. Her yazımda belirttiğim gibi din ve siyasete burada girmeyeceğim için; burada ülke ismi, kişi ismi gibi unsurları belirtmeyeceğim. Bu tarz detaylar verdiğimde bu bahsettiğim iki konu içine girmiş oluyorum.
Bir insan, hayatını bu şekilde bölerse mutasyona uğrar. Mutasyona uğramış insana ya robot demeliyiz ya da android benzeri bir yaratık demeliyiz. Bu kadar acımasız olmamam gerektiğini söyleyenler oluyor. Ancak bu şekilde insanlıktan çıkartanlar, benden daha acımasız oldukları bir gerçektir. Biraz daha bölerek konunun içine girelim. Bir insanın hayatını bölümlere ayırırsanız ayrı işlere konsantre olmasını sağlarsınız. Bu konsantrasyon, kişilerin düşünmesini engeller. Düşünemezseniz hiçbir konuda gelişemezsiniz. Evet konsantrasyon iyidir. Yapacaklarınızı doğru, düzenli ve hızlı bitirmenize sebep olur. Burada bir fark var. Hayatınızı bölerek, detaylara konsantre olacağınıza; İlk önce hayata konsantre olmak daha doğru olandır.
Hayata konsantre olmadığınız için, insan olduğunuzu ve insanın düşünen ve sürüler halinde yaşayan bir varlık olduğunu unutuyoruz. Oysa ki, sürüler halinde yaşayan hayvanlara baktığınızda, onlar bile hayatlarının uyku halleri haricinde hep beraber yaşıyorlar. Biz insanlar, aile kavramı ile büyümüş bir tür olmamıza rağmen. Hayatlarımızı İŞ HAYATI, OKUL HAYATI, AİLE HAYATI, SOSYAL HAYAT VE ÖZEL HAYAT gibi terimlerle bölerek. Her birinde farklı yaşamlar yaşıyoruz. Bunun sonunda, daha çok zaman… daha çok zaman diyerek; zaman aç gözlüğü yapıyoruz. Sonucunda da Tek kişilik yaşantılar…. Boşanmalar… vb. tüm olumsuzluklarla artık tamamen fanusa dönüşen hayatlar ile FANUS HAYATI ile tanışmış oluyoruz.
Daha çok örnek vermeye gerek yok. Konunun belirli bir kısmının anlaşıldığını düşünüyorum. Gelelim konumuza, İş hayatına… Bir insanın, hayatını bölemediğimiz için böyle bir hayatı da olmaz. Nitekim, tanımını da bulamadık. Bakın insan doğası gereği çalışması lazım. Çalışmadan kasıt ettiğim; Hareket etmesi lazım. Aksi takdirde, bu kadar organ veya uzva gerek yok zaten. Fanustan açılmışken, hafızalarıyla ünlü balıklardan bahsedelim. Bir fanusa koyduğunuz bir balığın bile, uzuvlarının hareket etmediğini gördüğünüzde, endişeye kapılırız. Neden? Bırakın etmesinler. Yemlerini siz veriyorsunuz. Siz temizliyorsunuz. Paraya veya zayıflamaya ihtiyaçları da yok. Neden çalışsınlar ki? Demek ki her canlı, canlı olduğunu hissettiği sürece hareket etmesi gerekir. Bu hareket yeterli derecede olmadığı sürece, hayatında gerek fizyolojik, gerek ruhsal bozulmalar görülmeye başlar. Bu nedenle demişler ki : NERDE HAREKET ORADA BEREKET.
İş hayatımız diye bir hayat olmaz dedik. Çalışmaktan kasıt hareket etmek dedik. İyide kurulan düzen para ile geçim düzeni. Biz ne yaparsak yapalım. Para kazanmak şart. Çok üzülerek söylüyorum. Parasız hayat olmaz. İstediğiniz kadar çabalayın olmaz. Tek yolu var. En küçük şehir birimi kadar her meslek’den kişiler toplanacak. Bunlar tüm ihtiyaçlarını takas yöntemiyle ve hep beraber giderecekler; ancak o zaman olur. Bunun başlangıcı için bile belirli bir miktar para lazım. Peki ne yapmak lazım? Yapılacak en temel ve başlangıç notası : Temel İhtiyaçlarını doğru belirle ve Fazlası için uğraşma. Temel ihtiyaçlarının belirlenmesi ayrı bir konudur. İleriki yazılarımda da bunu açıklayacağım.
Para kazanmak şart ise, iş hayatı diye bir şey yok ise, nasıl olacak? Tek bir hayatınız var. Oda sizin yaşantınız. Bunları oluşturan küçük veya büyük çevreniz var. Bu çevrenizle mutlu olacağınız, üreterek ihtiyacınız kadarıyla para kazanacağınız, çalışmalar yapın. Bu çok zor değil. Bunu günümüzde başaranlar, o kadar çok ki anlatamam. Bu başaran kişiler, yaptığı çalışmalarda mutlu ve huzurlu olduğu için; İş hayatları olmadığı için; bu işlerini çok iyi yapıyorlar ve tahmin ettiklerinden daha çok para sahibi oluyorlar. Aynı kişiler için söylüyorum. Bu kişiler için, para miktarı arttıkça, paranın önemi çok küçülüyor. Şuanda bir işyerinde en düşük mevkide, en önemsiz görevde çalışıyor olabilirsiniz. Hayatınızdaki, en önemsiz iki detaydır bu ikisi. Buna rağmen, pürüzsüz bir yüzeydeki mikron derece küçük bir çıkıntı gibi bunlara takılınca, ilerleyemez durursunuz.
Takılmayın. İhtiyaçlarınız kadar kazanabiliyor musunuz? Yaparken en iyisini yapabiliyor musunuz? Yaparken mutlu musunuz? Hayatınızda yapmak istediğiniz diğer şeyler için engel oluyor mu? Bunun gibi daha önemli detayların cevaplarını bulmanız daha önemlidir. O zaman doğru şekilde hayatınızı yaşamaya başlarsınız. Hangi sosyal statüde olursanız olun, sorun değil. Belki zaman alır ama, olur. Yeter ki niyet edin ve adım atın.
Bilgehan Bilgin
posta@bilgehanbilgin.com