top of page
Yazarın fotoğrafıBilgehan Bilgin

Zaman Makinesi


Herkese iyi haftalar, Bir çok konu yazdım. Bu konulara dikkat ederseniz, hepsi insanın niteliklerine dair konulardı. Bütün konulardan zerre fayda sağlansa yaşamınızda büyük değişiklikler olacağı kesindir. Özellikle çocuklarınıza, bu konuları öğreti olarak verirseniz; en azından bizden daha iyi bir yaşam sürecekler.

Bu kadar insanın niteliklerini yazmışken insanı yazmadan geçmeyelim dedim. Çünkü asıl konu biziz. Biz bu zamana kadar gelirken birçok evrelerden geçtik. Bu evreleri zaman makinesine binerek bakalım. Makinemizi taaa en başa götürelim. Allah’a inanan tüm dinlerde, insanlık, adem ve havva dan türediği yazılıdır. Gözlerinizi kapayın diyemiyorum. Okurken bir yandan da düşünün diyorum.

Adem ve Havva’nın dünyaya ilk indiği yıllardan, birkaç yıl sonrasına, nüfusun arttığı ilk çağlara, ateş icad edildiği yıllara gidelim. Bu yıllarda ne olduğunu belgesellerden, kitaplardan vb kaynaklardan öğrendiğimize göre avlanarak beslenen, mağarada yaşayan bir türmüşüz. Para yok, Araba yok, Hastane yok, Fırın yok, Market yok, Avm yok…. Bu ne yaa… Ne saçma yaşam.

Bu yaşam içinde bir aileye yaklaşalım. Bir ana var; mağarasını temizler, yemek yapar, çocuklara bakar. Bir baba var, avlanır ve mağarayı korur, başka ne yapar ki? Bu aile de büyük çocuk 20 li yaşlarda olsun. Küçük çocuk, 5-6 yaşlarda olsun. Bu ikisinin faaliyetleri ne olur ki? Büyük çocuk babasıyla avlanmaya gider ve avlanmayı öğrenir. Başka babasının yaptığı diğer işlerde babasına yardım eder. Küçük çocuk ne yapar ki? Annesinin yanında bütün gün oturur. Hadi bunlar bir mağarada yaşayan kabilenin bireyleri olsunlar. Sosyal ortamları da olduğunu düşünelim.

Anne, mağara ve çocuktan kalan zamanında diğer annelerle komşuluğa gitsin. Hatta diğer annelerle ortak yemekler yapsınlar. Küçük çocuk ise diğer çocuklar ile oynasın; Oyuncakları da taş ve ağaç dalları vb şeyler olsun. Büyük çocuk gündüzleri bazen babasıyla avlanmaya veya kabilelerinin ortak yaşam alanlarını inşaa etmeye gitsin. Akşam olunca da diğer yaşıtlarıyla sosyalleşsin. Baba da aynı şekilde akşamları ya anne ile yada kabilenin diğerleri ile sosyalleşsin.

Sizce bu yaşamda Hafta içi veya hafta sonu kavramı olur mu? Bence olmaz…Sizce işe gitme ihtiyacı olur mu? Olmaz; çünkü para diye bir kavram yok. Peki, burada mal edinme hırsı, markalar vb olur mu? Olmaz. Burada da dertler, hastalıklar ve sorunlar var. Belki o dönemde daha çetin şartlarda yaşıyorlardı. Hatta bazen avlanmak için savaşmak zorunda kalıyorlardı. Eğitimsizdiler; Kendi dillerinden başka dil bilmezlerdi. İletişim durumları ve teknolojiden yoksundular. Günlük spor ve diyet diye bir şey bilmezlerdi? Acaba bunlar insan mıydı?

İnsanın kelime anlamı : İki eli olan, iki ayak üzerinde dolaşan, sözle anlaşan, akıl ve düşünme yeteneği olan en gelişmiş canlı türüdür. Evet termolojik olarak doğru gözüküyor. Yukarıdakiler aslında tam tanıma uyuyor. Demek ki yukarıdakiler insan.

Şimdi zaman makinemizi günümüze getirelim. Aynı tip aileyi zamanımızda neler yaptığına bakalım. Öncesinde gittiğimiz devirdeki gelişmişlik ile şimdi ki gelişmişlik seviyesi insanları daha bilgili ve daha akıllı hale getirmesi gerekir değil mi? Bakalım günümüzde neler oluyor?

Annemiz artık çalışmaya başlamış. Çünkü gittiğimiz dönemde tembelmiş. O zamanlar “İŞ” e gitmediği için çalışmaktan sayılmazmış. Artık anneler eğitimli olmuş, araba kullanmaya başlamış. Çok sosyal olmuş; Erkek ile aynı şartlara sahip olmuş. Eski devirde aynı hakkı yokmuşşş. Oda neee.. Artık evde bir bakıcı var. EEE neden bir bakıcı var ki zaten anne var? Baba her gün aynı saatte “İŞ” dediğimiz şeye gider, aynı saatte eve gelir. Hafta sonu avm’ye, oyun salonlarına veya sabah kahvaltısına götürür. Küçük Çocuk her sabah ana okuluna gider, birkaç dil öğrenir, birkaç spor öğrenir, yaşıtlarıyla yarışa başlamıştır. Hafta sonları öğretmenin verdiği aile aktiviteli ödevlerini babasıyla ve annesiyle yapar. Büyük çocuk , reşit olduğundan hür olması gerekir. Ayrı evde yaşar, kendi başına takılır. Bazıları İŞ dediğimiz şeyden arar. Bazıları hayallerinin peşinden gider.

Peki günümüzdekiler insan tanımına uyuyor mu? Biçim olarak evet. Ancak, eski devirden farklıyız. Çünkü eski devire bakarsanız. Robot misali yaşamıyorlardı. Günler daha yavaş ve diğer insanlar ile paylaşımla geçiriyorlardı. Artık herkes bir koşturmaca ve paylaşımdan uzak yaşıyorlar. Herkes daha fazlasını elde etmek için her gün birbiriyle yarışıyor. Oysa ki geçmiş devirde birbirleriyle yarışmaktansa her şeyi ortaklaşa yaparak tadına varıyorlarmış.

Tanımın en sonunda yazan, en gelişmiş canlı, kısmına baktığımızda evet o devirdekiler o zamanın belki de en gelişmiş canlılarıymış. Ancak biz, artık uzaylılar diye bazılarının inandığı, bazılarının inanmadığı, bir garip canlı türüyle karşı karşıyayız. Bunların bizden daha gelişmiş olduğunu düşünüyoruz. O zaman biz bu tanıma göre insan değiliz… Eskiden seyrettiğimiz bilim kurgu filmlerinde, insansı robotlar gerçek oldu. Yukarıdaki aileye bir bakın sanki robot gibi sürekli koşturmaca ve anlam veremediğimiz şeyleri yapıyorlar.

Bence insan olduğumuzun, hatta karşımızdakilerin de insan olduğunun, farkına varalım. Eski devirde yaşayan o aile gibi sade, basit ve paylaşımcı bir hayatı oluşturalım. Para kazanmamız şartsa ki devrimizde bir çoğumuz için şart. İhtiyacımızdan fazlası için uğraşmayalım. Hayatı daha derinden yaşayalım. Çocuklarımızla öğretmeni söyledi diye aktiviteler yapmak yerine, onlara ileride mutlu olacakları meslekleri, kendimiz öğreterek zaman geçirelim.

Herkese iyi haftalar….

Bilgehan Bilgin

posta@bilgehanbilgin.com


114 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page